FAZLA KİLOLAR, DÜŞÜNME TARZIMIZA BAĞLI OLABİLİR Mİ?
Obezite ve kilo kontrolü için yapılan tedavilerin çoğu, esas olarak beden üzerinde yoğunlaşır. Genel prensip; daha az yemek, daha fazla hareket etmek ve sonucunda yağları eritmektir. Kulağa ne kadar basit geliyor değil mi? Peki o halde acaba neden başaramıyoruz!
Daima üzerinde durduğum gibi, kilo kontrolü gayet karmaşık ve çok yönlü bir konudur. Vücut ağırlığı her şeyden önce hormonal denge ve genetik yatkınlıkla ilişkilidir. Ayrıca yanlış beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik ve aşırı yemek genellikle psikolojik sorunlarla birlikte ortaya çıkar.
Günümüzde, kişinin sinirlenip, sıkılıp, heyecanlanıp, gerginlik içinde yemek yemesi en önde gelen kilo alma nedenleri arasında sayılmaktadır. Aslında açlık ile ilgisi olmayan bu tür yeme tavrı, ”Psikolojik yeme bozukluğu”dur. Ve bu sorun, fazla kiloların birikmesinde önemli bir yer tutar.
Kalıcı olarak zayıflamak için çok yönlü tedaviyi aynı anda devreye sokmak gerekir. Batı ülkelerinde önde gelen bazı kilo kontrol merkezleri, tedavi programını psikoterapi ve telkin seanslarıyla birleştiriyorlar.
ÖNCE İNANMAK GEREK
Bence de, önce inanmanız gerekir. Evet, tüm fazla kiloları vereceğinize ve günün birinde normal bir insan olacağınıza ve bir daha asla kilo almayacağınıza, bunu yapabileceğinize, bunun olabileceğine ve kendinize içtenlikle inanmanız gerekir.
İnancın gücünü küçümsemeyin. En büyük bilimsel icatlar dahi yolun başında ilham, sezgi ve inanç ile yola çıkmışlardır. Sportif başarılar için de aynı şeyi söylesek yanlış olmaz. Hiç dikkat ettiniz mi, ünlü dalgıçlar meditasyon yapmadan derinliklere inmezler. Yani inanç ve yoğunlaşma, başarının en önemli şifresidir..
ZİHİN-BEDEN BÜTÜNLÜĞÜ
Alternatif ve tamamlayıcı tıp adını verdiğimiz tüm sistemler bütüncüldür. Yani, “bedensel sorunların düşüncelere bağlı olduğunu ve duygularla şekillendiğini “ kabul ederler. Fiziksel sıkıntıları yaşamdaki duruşumuzun, psikolojik sorunlarımızın belirtisi olarak kabul ederler. Başka türlü söyleyecek olursak, insan bir bütündür, fiziksel sorunlarla psikolojik sorunlar, farklı organ işlevleri birbirinden ayrılmaz. Tedavi anlayışı da esas olarak, zihin-beden ahengini kurmaya yöneliktir.
Modern tıp gün geçtikçe bu yaklaşıma daha sıcak bakıyor ve tamamlayıcı bir sistem olarak onlardan yararlanıyor. Özellikle cognitive psikoterapi ve anti aging yaklaşımları bu anlayışa oldukça yatkın ve gayet başarılı sonuçlar veriyorlar.
KENDİNİZİ SEVİN, HAYATA GÜVENİN
Bütüncül (holistik) yaklaşımın çağımızdaki sözcülerinden biri olan Louise Hay, “Düşünce Gücüyle Tedavi” adlı ünlü kitabında, şişmanlığın nedenlerini şöyle tanımlıyor;
“ Şişmanlık korunma ihtiyacını temsil eder. Hayattan, incinmelerden, eleştiriden, tacizden veya cinsel sömürüden korku duymayı..”.
Ve diyor ki, “Kilo vermenin yolu, kendinizi sevmek ve onaylamaktan, hayata güvenmekten geçer. Gıdalardan önce, olumsuz düşüncelerin rejimini yaparsanız, kilolarınız kendiliğinden erir, gider..”
İlginç değil mi?
YOGA VE TAİ CHİ ZAYIFLATIR MI?
Yoga, Tai Chi gibi uzak doğu hareket disiplinleri, obezite tedavisinde tavsiye edilen çalışmaların başında gelir. Aslına bakarsanız, ikisi de fazla kalori harcamayı gerektirmezler. Evet, kasları güçlendiren duruşlar çoktur ama onların yağ eritmek gibi bir hedefleri yoktur. Peki nasıl etkili olurlar, hatta gerçekten etkili olurlar mı, işte bunun üzerinde düşünmeye değer..
Yoganın insana iç huzuru, sükunet, sabır telkin ettiğini, vücut esnekliğini arttırdığını kasları güçlendirdiğini biliyoruz. Ancak Yoganın kilo kontrolü üzerinde ne gibi bir etkisi olabileceği son yıllara kadar bilimsel alanda araştırılmamıştı.
2005 Yılında, kendisi de doktor olan bir Yogi; Alan Kristal ve ekibi, ABD/Seattle’daki “Fred Hutchinson Cancer Research Center” da kapsamlı bir çalışmayı tamamladılar. Yoga yapan ve yapmayan 15.500 yetişkin kadın ile erkeği, on yıl süre ile izlediler. Onları belirli aralıklarla tartıya çıkarıp ağırlıklarını kaydettiler. Dosyalar kabardıkça, kabardı. Dile kolay, 10 yıl ve 15.500 denek! Sonuçlar ilginçti; Yoga yapanlar, en kritik yaşlarda, menapoz döneminde bile kilo almıyorlardı.
4-5 yıl boyunca, haftada en az bir kere yoga yapan grup, kilo almak bir yana, rejim yapmadıkları halde, az da olsa kilo vermişlerdi.
Yoga yapmayanlar ise 10 yıl içinde az veya çok muhakkak kilo almışlardı.
Obezite ve kilo kontrolü için yapılan tedavilerin çoğu, esas olarak beden üzerinde yoğunlaşır. Genel prensip; daha az yemek, daha fazla hareket etmek ve sonucunda yağları eritmektir. Kulağa ne kadar basit geliyor değil mi? Peki o halde acaba neden başaramıyoruz!

Günümüzde, kişinin sinirlenip, sıkılıp, heyecanlanıp, gerginlik içinde yemek yemesi en önde gelen kilo alma nedenleri arasında sayılmaktadır. Aslında açlık ile ilgisi olmayan bu tür yeme tavrı, ”Psikolojik yeme bozukluğu”dur. Ve bu sorun, fazla kiloların birikmesinde önemli bir yer tutar.
Kalıcı olarak zayıflamak için çok yönlü tedaviyi aynı anda devreye sokmak gerekir. Batı ülkelerinde önde gelen bazı kilo kontrol merkezleri, tedavi programını psikoterapi ve telkin seanslarıyla birleştiriyorlar.
ÖNCE İNANMAK GEREK
Bence de, önce inanmanız gerekir. Evet, tüm fazla kiloları vereceğinize ve günün birinde normal bir insan olacağınıza ve bir daha asla kilo almayacağınıza, bunu yapabileceğinize, bunun olabileceğine ve kendinize içtenlikle inanmanız gerekir.
İnancın gücünü küçümsemeyin. En büyük bilimsel icatlar dahi yolun başında ilham, sezgi ve inanç ile yola çıkmışlardır. Sportif başarılar için de aynı şeyi söylesek yanlış olmaz. Hiç dikkat ettiniz mi, ünlü dalgıçlar meditasyon yapmadan derinliklere inmezler. Yani inanç ve yoğunlaşma, başarının en önemli şifresidir..
ZİHİN-BEDEN BÜTÜNLÜĞÜ
Alternatif ve tamamlayıcı tıp adını verdiğimiz tüm sistemler bütüncüldür. Yani, “bedensel sorunların düşüncelere bağlı olduğunu ve duygularla şekillendiğini “ kabul ederler. Fiziksel sıkıntıları yaşamdaki duruşumuzun, psikolojik sorunlarımızın belirtisi olarak kabul ederler. Başka türlü söyleyecek olursak, insan bir bütündür, fiziksel sorunlarla psikolojik sorunlar, farklı organ işlevleri birbirinden ayrılmaz. Tedavi anlayışı da esas olarak, zihin-beden ahengini kurmaya yöneliktir.
Modern tıp gün geçtikçe bu yaklaşıma daha sıcak bakıyor ve tamamlayıcı bir sistem olarak onlardan yararlanıyor. Özellikle cognitive psikoterapi ve anti aging yaklaşımları bu anlayışa oldukça yatkın ve gayet başarılı sonuçlar veriyorlar.
KENDİNİZİ SEVİN, HAYATA GÜVENİN

“ Şişmanlık korunma ihtiyacını temsil eder. Hayattan, incinmelerden, eleştiriden, tacizden veya cinsel sömürüden korku duymayı..”.
Ve diyor ki, “Kilo vermenin yolu, kendinizi sevmek ve onaylamaktan, hayata güvenmekten geçer. Gıdalardan önce, olumsuz düşüncelerin rejimini yaparsanız, kilolarınız kendiliğinden erir, gider..”
İlginç değil mi?
YOGA VE TAİ CHİ ZAYIFLATIR MI?
Yoga, Tai Chi gibi uzak doğu hareket disiplinleri, obezite tedavisinde tavsiye edilen çalışmaların başında gelir. Aslına bakarsanız, ikisi de fazla kalori harcamayı gerektirmezler. Evet, kasları güçlendiren duruşlar çoktur ama onların yağ eritmek gibi bir hedefleri yoktur. Peki nasıl etkili olurlar, hatta gerçekten etkili olurlar mı, işte bunun üzerinde düşünmeye değer..
Yoganın insana iç huzuru, sükunet, sabır telkin ettiğini, vücut esnekliğini arttırdığını kasları güçlendirdiğini biliyoruz. Ancak Yoganın kilo kontrolü üzerinde ne gibi bir etkisi olabileceği son yıllara kadar bilimsel alanda araştırılmamıştı.
2005 Yılında, kendisi de doktor olan bir Yogi; Alan Kristal ve ekibi, ABD/Seattle’daki “Fred Hutchinson Cancer Research Center” da kapsamlı bir çalışmayı tamamladılar. Yoga yapan ve yapmayan 15.500 yetişkin kadın ile erkeği, on yıl süre ile izlediler. Onları belirli aralıklarla tartıya çıkarıp ağırlıklarını kaydettiler. Dosyalar kabardıkça, kabardı. Dile kolay, 10 yıl ve 15.500 denek! Sonuçlar ilginçti; Yoga yapanlar, en kritik yaşlarda, menapoz döneminde bile kilo almıyorlardı.
4-5 yıl boyunca, haftada en az bir kere yoga yapan grup, kilo almak bir yana, rejim yapmadıkları halde, az da olsa kilo vermişlerdi.
Yoga yapmayanlar ise 10 yıl içinde az veya çok muhakkak kilo almışlardı.
TAİ CHİ
Tai Chi eski bir savaş sanatıdır. Zihinsel konsantrasyonu gayet yavaş bir hareket kareografisiyle birlikte kurar. Zihne ve nefese yoğunlaşır. Sayısız araştırma Tai Chi’ nin dengeyi geliştirdiğini, dayanıklılığı arttırdığını, ağrılarla baş etmeyi kolaylaştırdığını kanıtlamıştır. Kilo kontrolündeki etkisi ise son zamanlarda sorgulanmaya başlamıştır.
Neticede; Tai Chi yapan insanların daha sakin, daha huzurlu ve dengeli oldukları, kendilerine, sağlıklarına karşı daha özenli davrandıkları belirlenmiştir. Bütün bunların sonucu olarak sağlıklı yeme davranışlarına yöneldiklerinden, Tai Chi yapanlar da kolay kolay kilo almazlar..
Öte yandan, birçok fitness uzmanı, Tai chi ve Yoga hareketleri ile kasların en derin seviyede kullanıldığını gözlemlediler. Düzgün bir seansın sonunda vücudumuzda kullanılmayan bir kas, uyarılmayan bir organ kalmaz. Doğal olarak kaslar güçlenir ve yağ kitlesinin azalmasına yardımcı olur..
MEDİTASYON’UN FİZİKSEL ETKİLERİ
Meditasyon üzerine yapılan incelemelerin sonuçları da hayli ilginç. Raporlara göre; Düzenli olarak meditasyon yapan kişiler, vücut sinyallerini daha doğru bir şekilde algılamayı öğreniyorlar. Gerçek beslenme ihtiyacı ile duygusal açlığı ayırt etmek konusunda bir uyanıklık ve içgörü kazanıyorlar.
Üç ay süre ile günde yarım saat meditasyon yapanların daha sağlıklı bir yaşam tarzına yöneldikleri görülüyor..
COGNİTİVE PSİKOTERAPİ
Bilişsel-davranışçı terapi olarak dilimize çevrilen bu yaklaşım, “burada ve şimdi” nin farkındalığı üzerine yoğunlaşır. Dayandığı felsefe insan duygu ve davranışlarının düşüncelerden kaynaklandığıdır. Tedavi ile düşünceler değiştiği takdirde duygu ve davranış da değişecektir. Bugün dünyada en çok kabul gören ve en sık uygulanan, bilimselliği pek çok çalışmayla kanıtlanmış olan bu terapi yöntemi, obezite tedavisinde de etkin bir şekilde kullanılıyor..
DİĞERLERİ
Hepsi bu kadar değil tabii. Bu zihin-beden bütünlüğü yaklaşımı pek çok alanda karşımıza çıkıyor. HOMEOPATİ, AYURVEDA, AKUPUNKTUR, HİPNOZ ve daha birçokları. Aslında genel olarak düzenli yapılan spor ve hareket de benzer etkiler gösteriyor. Kuşkusuz hepsini bir yazıya sığdırmak mümkün değil. Ama size söz veriyorum, fırsat buldukça diğerlerini de gözden geçirmeye devam edeceğiz...
Dr. Yasemin F. Amato
Tai Chi eski bir savaş sanatıdır. Zihinsel konsantrasyonu gayet yavaş bir hareket kareografisiyle birlikte kurar. Zihne ve nefese yoğunlaşır. Sayısız araştırma Tai Chi’ nin dengeyi geliştirdiğini, dayanıklılığı arttırdığını, ağrılarla baş etmeyi kolaylaştırdığını kanıtlamıştır. Kilo kontrolündeki etkisi ise son zamanlarda sorgulanmaya başlamıştır.
Neticede; Tai Chi yapan insanların daha sakin, daha huzurlu ve dengeli oldukları, kendilerine, sağlıklarına karşı daha özenli davrandıkları belirlenmiştir. Bütün bunların sonucu olarak sağlıklı yeme davranışlarına yöneldiklerinden, Tai Chi yapanlar da kolay kolay kilo almazlar..
Öte yandan, birçok fitness uzmanı, Tai chi ve Yoga hareketleri ile kasların en derin seviyede kullanıldığını gözlemlediler. Düzgün bir seansın sonunda vücudumuzda kullanılmayan bir kas, uyarılmayan bir organ kalmaz. Doğal olarak kaslar güçlenir ve yağ kitlesinin azalmasına yardımcı olur..
MEDİTASYON’UN FİZİKSEL ETKİLERİ
Meditasyon üzerine yapılan incelemelerin sonuçları da hayli ilginç. Raporlara göre; Düzenli olarak meditasyon yapan kişiler, vücut sinyallerini daha doğru bir şekilde algılamayı öğreniyorlar. Gerçek beslenme ihtiyacı ile duygusal açlığı ayırt etmek konusunda bir uyanıklık ve içgörü kazanıyorlar.
Üç ay süre ile günde yarım saat meditasyon yapanların daha sağlıklı bir yaşam tarzına yöneldikleri görülüyor..
COGNİTİVE PSİKOTERAPİ
Bilişsel-davranışçı terapi olarak dilimize çevrilen bu yaklaşım, “burada ve şimdi” nin farkındalığı üzerine yoğunlaşır. Dayandığı felsefe insan duygu ve davranışlarının düşüncelerden kaynaklandığıdır. Tedavi ile düşünceler değiştiği takdirde duygu ve davranış da değişecektir. Bugün dünyada en çok kabul gören ve en sık uygulanan, bilimselliği pek çok çalışmayla kanıtlanmış olan bu terapi yöntemi, obezite tedavisinde de etkin bir şekilde kullanılıyor..
DİĞERLERİ
Hepsi bu kadar değil tabii. Bu zihin-beden bütünlüğü yaklaşımı pek çok alanda karşımıza çıkıyor. HOMEOPATİ, AYURVEDA, AKUPUNKTUR, HİPNOZ ve daha birçokları. Aslında genel olarak düzenli yapılan spor ve hareket de benzer etkiler gösteriyor. Kuşkusuz hepsini bir yazıya sığdırmak mümkün değil. Ama size söz veriyorum, fırsat buldukça diğerlerini de gözden geçirmeye devam edeceğiz...
Dr. Yasemin F. Amato
NOT: Bu yazıdan yararlanmak istiyorsanız lütfen Dr. Yasemin F. Amato'ya ait olduğunu belirtiniz ve kaynak gösteriniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder