12 Mayıs 2008 Pazartesi

Gıda seçimiyle yaşlanmayı geciktirin..

Ömrümüzü uzatmak, şu güzel dünyada biraz daha kalmak için çok eskiden beri araştırmalar yapılıyor. Yaşam süremizi uzatmak ve bu hayatın her dönemini zinde, sağlıklı, genç bir görünümle geçirmek için yapılan çalışmalara, çok genel anlamıyla anti aging deniyor. Anti aging araştırmaları son yıllarda çok büyük ilerlemeler kaydetti.

Ben de yıllardır, hastalarımı gençleştirmeye, güzelleştirmeye çalışıyorum. Öyle bir nokta geliyor ki, karşıma sağlık sorunları dikiliyor ve onlar giderilmediği sürece, kozmetik önlemler çaresiz kalıyor. Dönüp dolaşıp, her şeyin başı sağlık dememiz, sporu, beslenmeyi, güzellik köşelerinde söz konusu etmemiz hep bu yüzden!

Zamana karşı direnmek istiyorsak, en iyi dostumuz akıllıca beslenmektir. Depresyondan allerjiye, tansiyondan menopoza, diyabetten prostata ve cilt kırışıklığına kadar her sorun gıdalarla düzeltilebiliyor. Bu konu birçoğumuza karışık ve içinden çıkılması zor gibi gelebilir ama aslında oldukça sade birkaç temel kuralı var.

Öğünlerinizi yeniden düzenleyin:
Yaşlanmak istemiyorsanız, midenizi olur olmaz şeylerle doldurmayın. Öğünlerinizi küçültün, sayısını arttırın ama aynı öğünde yediğiniz çeşitleri azaltın. Birçok gıdayı bir arada hazmetmek kolay değildir, sizi yıpratır.

Günde 5-6 öğün yiyin ; en büyük öğününüz sabah kahvaltısı, en küçük öğününüz ise akşam yemeği olmalıdır. Metabolizma gece yavaştır, bu da vücudun yağ stokladığı anlamına gelir. Ara öğünlerde taze ve kuru meyveler ile ceviz-fındık-badem-fıstık gibi yemişlerden yararlanın.

Ağırlığı meyve ve sebzelere verin:

Tabağınızı rengarenk meyve ve sebzelerle doldurmaya alışırsanız, vücudunuza bol bol antioksidan almış olursunuz. Üstelik bunların kalorisi düşüktür ve genellikle hazmı daha kolaydır. Size bazı meyve ve sebzelerin öncelikli yararlarını sayarsam belki patates cipsi, dondurma, pasta yada börek, salam,sosis yerine bunları seçmenizi özendirebilirim:

Enginar: Kan şekerini düzenler, kalbi ve karaciğeri güçlendirir.
Kereviz: Kabızlık, mide ve bağırsak sorunlarına karşı son derece etkilidir.
Ispanak: Bağışıklık sistemini ve sinirleri güçlendirir.
Domates: Kansere karşı koruyucu ve hücre yapımını uyaran bir gıdadır. Domateste bulunan likopen adlı madde çok değerli bir antioksidandır. Serbest radikalleri etkisizleştirir ve dokuları besler.
Fasulye: Kan ve hücre yapımına yardımcı olur.
Brokoli: Kansere karşı korur, kasları güçlendirir
Mantar: Kasları güçlendirir, saç ve tırnakları besler.
Acı marul: Yağların yakılmasını kolaylaştırır, felç riskine karşı koruyucudur.
Bezelye: Kolesterol düzeyini düşürür, bağırsak kanseri riskini azaltır
Pırasa: Kan basıncını düşürür, kalbi ve damarları güçlendirir.
Yeşil ve kırmızı biber: Bağışıklık sistemini güçlendirir, baş ağrısı ve migrene karşı koruyucudur.
Beyaz-kırmızı lahana: Bağışıklık sistemini güçlendirir, metabolizmayı hızlandırır,kemikleri güçlendirir ve stresi azaltır.
Deniz yosunları: Kolesterol düzeyini düşürür, kalp krizi riskini azaltır
Havuç: Sperm üretimini sağlar, vücudu enfeksiyonlara karşı korur.
Avokado: Kalbimiz ve kan dolaşımı için çok yararlıdır ve kansere karşı koruyucudur
Turp: Bağışıklık sistemini ve kan dolaşımını güçlendirir, vücudun su toplamasını önler.
Sarımsak: Bağışıklık sistemini güçlendirir, gözenekleri içten dışa doğru temizler, kan basıncını ve kolesterolü düşürür. Ayrıca iltihaplanmaları ve mantarlaşmayı önler.
Pancar: Antioksidanlarla doludur ve karaciğeri temizler, güçlendirir.
Limon: Bağışıklık sistemini güçlendirir, mide kanserini önler
Elma: Kolesterol düzeyini düşürür, bağışıklık sistemini güçlendirir, toksinleri temizler, fazla kalorilerin daha etkin olarak yakılmasını sağlar
Portakal: Vücuttaki fazla suyun atılmasını sağlar, kemikleri ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Kırmızı üzüm: Tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur.
Muz: Kalbi korur, zihni rahatlatır ve uyumaya yardımcı olur.
Çilek: Bağışıklık sistemini güçlendirir, metabolizmayı harekete geçirir, iltihaplanmayı engelleyen güçlü bir antioksidandır.
Greypfruit: Kan basıncını azaltır, kan yapımını artırır.
Kuşburnu: Soğuk algınlığı, gribi ve iltihaplanmaları önler.
Ahududu: Virüs ve bakterilere karşı koruyucudur. Aynı zamanda tümör oluşumuna engel olur.
Kivi: Bütün meyvelerden daha fazla C vitamini içerir. C vitamini hem cildinizin dostudur hem bağışıklık sistemini güçlendirir.
Mango: Cinsel enerjiyi yükseltir.
Kavun: Vücuttaki su düzeyini ayarlar, böbrekleri temizler.
Kiraz: Kanı temizler
Yaban mersini: Son derece zengin bir antioksidan kaynağıdır. Amerika’da yaban mersini diyeti ile gençleşme denemeleri yapılıyor.

Ne inanılmaz bir liste değil mi? Aslında bu listeyi ve gerekçelerini sahifelerce uzatabiliriz. Ama sanırım bu kadar örnek yeter. Şimdi bir tabakta cips, bir tarafta meyve varken hangisine uzanmayı düşünürsünüz? Yada bir tabakta kızarmış sosis veya börek, diğerinde sebzeler varken tercihinizi hangi yönde kullanacaksınız?

Öncelikle balık ve tavuk eti:

Hayvansal proteinler çok önemlidir. Bu gıdaları tüketmediğimiz zaman hücre yenilenmesi yavaşlar ve vücut direncimiz düşer. Etler, vücudumuzdaki tüm gençliğin kaynağı olan büyüme hormonlarını ve cinsel hormonları dengeler. Haftada en az bir kere balık, 3-4 kere tavuk, 2 kere de kırmızı et yemeliyiz. Haftada 7 gün öğle yemeği yediğimize göre, bu miktarı yakalamak zor değildir. Kırmızı et son yıllarda gözden düştü. Esasında kırmızı ette zararlı olan onun yağlı kısımlarıdır. Süt ve süt gibi diğer hayvansal ürünlerde de yağsız olanları tercih etmeliyiz.

Zeytinyağı ve balık yağı:

Doğadaki en değerli doymamış yağlar bunlardır. Hücre zarlarının güçlenmesine ve esnekleşmesine yardımcı olurlar, kandaki kolesterol ve trigliserit seviyelerini düşürürler, bizi kalp ve damar hastalıklarından korurlar.

Sık sık balık yiyemiyorsanız, balık yağı kapsüllerinden alın. Zeytinyağını tüketmek daha kolaydır. Hergün en az bir yemek kaşığı saf zeytinyağı yemelisiniz. Ekstra sızma zeytinyağı zeytinin ilk sıkılmasından elde edilir ve çok fazla antioksidan içerir.

Uzak durmamız gereken gıdalar:
Bu bölümde yazacaklarım hep işlenmiş yapay, rafine gıdalardır. İlk iş olarak, hala içiyorsanız, sigarayı bırakmalısınız. Sonra alkolü sınırlamayı öğrenmeliyiz. Haftada 2-3 kere kırmızı şarap yararlıdır. Kırmızı şarabın çok özel bir yeri vardır. Ama diğer alkollü içkiler size zarar vermekten başka bir işe yaramaz.

Diğerlerine gelince, örneğin beyaz şeker ve beyaz un; Bunlar kan şekerinizi hızla yükseltirler ve sonra aynı hızla düşmesine neden olurlar. Bir bakıma bağımlılık yaratırlar. Serbest radikallerin artmasına, tüm direncinizin düşmesine, hızla yaşlanmanıza ve kilo almanıza neden olurlar.
Hayvansal yağlar, kızartma yağları ve margarinler de aynı sınıfa girerler. Kahvenin fazlası ise vücudumuzdaki hormon üretimini bozar, yüksek tansiyona ve kalp ritminin bozulmasına neden olur ve direncimizi düşürür.

Ve tuz! Tansiyonunuz normal olsa bile, tabağınıza asla tuz ilave etmeyin.

Karmaşık bir konu değil!
Bu denli fast food, yağlı, kremalı, soslu gıdalar ve şeker bolluğundan sonra, doğanın eczanesini yeniden keşfediyoruz. Her gün yeni bir şey öğreniyoruz. Doğanın bize cömertçe sunduğu su kaynakları, sebzeler, meyveler, otlar, tahıllar, tohumlar, yapraklar, yağlar, balıklar, hayvansal proteinlerden akıllıca yararlanmalıyız. Tüm bu mucize haberlerini, isterseniz birkaç maddede özetleyebiliriz:

• Bol bol su için
• Sabah kahvaltısını ihmal etmeyin ve onu ceviz, fındık, badem yiyerek tamamlayın.
• Günde 3 ana öğün yiyin ve ara öğün olarak meyve alın
• Her çeşit meyve, sebze, ot, tahıl ve kuru yemişten yararlanın
• Zeytinyağı ve balık yağından şaşmayın.
• Unlu, şekerli gıdaları, kızartmaları, kahveyi, alkollü, sigarayı terk edin!

Yiyecek seçiminiz ile kaderinizi değiştirebilirsiniz. Tercihinizi yaşamdan, sağlıktan, mutluluktan ve gençlikten yana kullanın…

Sevgilerimle,

Dr. Yasemin Fatih AMATO

NOT: Bu yazıdan yararlanmak istiyorsanız lütfen Dr. Yasemin F. Amato'ya ait olduğunu belirtiniz ve kaynak gösteriniz.

Hiç yorum yok: